'Kılıçdaroğlu 'Desene kumpasa geldik' dedi'
Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluk iddialarıyla gündeme gelen Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, suskunluğunu bozdu
Habertürk'te yayınlanan Söz Sende programına katılan Mehmet Özhaseki, CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile ilgili ilginç iddia ortaya attı. Olaylar gündeme gelince Kayseri'den ortak bir dostlarının Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü söyleyen Özhaseki, "Olayların gerçek yüzünü anlatınca Kemal Bey'in ilk sözleri; 'Hadi ya! Desene kumpasa bastık, tongaya bastık! Yapma ya Enver!' olmuş" diye konuştu.
Kayseri Belediye Başkanı, kendisiyle ilgili soruşturmanın Ergenekon Davasına bağlandığını belirtti. Özhaseki, sahte senetle ilgili ifade veren bir kişinin ifadesinde Ergenekon sanığı Hurşit Tolon'un adını verdiğini de belirterek, "10 trilyonluk bir senet hazırlamışlar,ben borçluyum. Genel sekreterim de bana kefil olarak imza atmış. Bunu kim söyledi diyorlar, tutuklu bir generalin adını veriyor. Nerede olduğunu soruyorlar, Fenerbahçe ordu evinde bir adres söylüyor." şeklinde konuştu.
Mehmet Özhaseki, kendisiyle ilgili suikast planlarını olduğunu da söyleyerek, "Jandarma kimlikli iki kişiye, "Özhaseki'yi vur, sana 800 Milyar" diyorlar, pazarlık ediyorlar. 400'ü peşin 400'ü vadeli oalcakmış. Bunların hepsi dosyada var." dedi.
Özhaseki'ye Cumhurbaşkanı Gül'ün, çok tartışılan "Ben kefilim" sözleri de soruldu, Mehmet Özhaseki şöyle evap verdi: Gurur duydum, çok heyecanlandım. Ama kendisine 'Keşke söylemeseydiniz' dedim. O da ''Bu gün söyleyemeyeceğim de ne zaman söyleyeceğim?'' dedi. Sağolsun
İşte Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin o açıklamaları...
Sizi buraya alabilmek için çok uğraştım. ''biraz zaman geçsin'' dediniz. Neden biraz zaman geçsin dediniz?
Böyle bir mesele ile Kayseri gündemine ve Türkiye gündemine asla gelmek istemezdim. Önümde seçenekler olsa, deseler ki '' dünyalar kadar kıymetli şeyler tercih edeceksiniz,bunun karşılığında böyle iftiralarla karşılaşın,siyasi polemiklere girin,hele hele ana muhalefet lideriyle çekişmelere girin'' falan. Asla tercih etmezdim.
Bütçe görüşmelerindeydi değil mi ? İlk duyduğunuzda ne düşündünüz ?
Alışkın değiliz, çünkü 18 yıldır belediye başkanıyım ve 18 yıldır hizmetlerimle konuşuyorum. Kayseri'de yaptıklarımı söylüyorum, yapacaklarımı söylüyorum, ufkumu paylaşıyorum herkesle, vizyonumu paylaşıyorum... Hep projelerle konuşuyorum. Siyasi polemik konusu olacak işlerden tamamıyla kaçınıyorum. Kimseyle de böyle bir işe girmiyordum. Vatandaş beni bilir. Böyle bir şeyle gündeme gelmek açıkçası beni sarstı. İnsanız nihayetinde.
Ne hissediyor insan ilk duyduğunda? Hani Kılıçdaroğlu belgeleri sallıyordu ekranda...
Hani insanlar birbirlerine derler ya ''Allah kuru iftiradan saklasın'' diye. Kuru iftira neyse işte bu o. Sırtınız terliyor, yüzünüz kızarıyor, ne yapcağınızı şaşırıyorsunuz, o anda bir eziklik hissediyorsunuz ama çaresizlik de hissediyorsunuz. Niye? Çünkü doğrular söylenmiyor, yalanlar iftiralar ardı arkasına geliyor, cevap verme hakkınız yok. Birisi genel başkan, mecliste ilk sınavına çıkmış, bütçe görüşmeleri... Tüm Türkiye kitlenmiş izliyor onu. Siz sessizce odanızda televizyona bakıyorsunuz, cevap veremiyorsunuz, doğruyu anlatamıyorsunuz. Böyle bir ortamda siz ne hissedersiniz?
Öfkelendiniz mi ?
Tabiki öfke de var,müthiş bir öfke var. Ertesi sabah basın toplantısı yaparak, -hiç düşünmeden kaba bilgilerle. ''5-10 dakika içerisinde 10 yalan nasıl söylenir, Guiness rekorlar kitabına aday'' diyerek başladım. Yapacak başka bir şeyim yok. Tek tek belgeleri dağıttım basın mensuplarına. 10 tane yanlışın, 10 tane bilgi kirliliğinin ne olduğunu, iftiranın ne olduğunu tek tek anlattım. Fakat daha sonra Kayseri'deki arkadaşlar iftira silsilesine devam ettiler. Kemal Bey büyük televizyonlarda devam etti. Hiç unutmuyorum Uğur Bey'in programı, isim vermekte de bir mahsur görmüyorum çünkü zaten kendisi bir televizyoncu.. Programda alt yazı geçiyor; ''Rüşvetin belgesi bulundu,biraz sonra'' diye... Hayretle hep beraber izledik danışman arkadaşlarımızla.
Siz kendinizle ilgili olduğunu düşündünüz mü onun ?
Tabi tabi çünkü Kayseri falan geçiyor. Biraz sonra Kemal Bey'in elinde karanlık bir resim, resimde bir benzinlik hissediliyor, arka tarafta 10-15 katlı bir bina, Kemal Bey'in sözleri şöyle: ''Gördünüz değil mi? Benzinliğe 10 katlı bina verilir mi? Verilmez. Bunu verdiğine göre belediye ne almıştır? İşte rüşvetin belgesi.'' Hey güzel Allahım ne dersiniz,nerden düzeltirsiniz. Yine o canlı yayında bir şey anlatıyor siz odanızdasınız cevap veremiyorsunuz ve doğruyu söyleyemiyorsunuz. Ertesi sabah tüm gazeteleciler, televizyoncular toplanıp benzinliğe gittik, ''Arkadaşlar gördüğünüz gibi bu benzinlik 2 katlı bir marketten ibaret, küçücük bir yer. Burada düğün salonu yok burada AVM yok, burada 15 katlı bina yok.'' diye anlattık. Çok arka tarafta bir bina var, gece karanlıkta geriden çekilmiş bir resim... Sanki kocaman bir bina gözüküyor ama benzinliğe oturmuş gibi. Resim hilesi bu. Bunu bir genel başkan gösteriyor ve gündemde kalıyor. Siz bir belediye başkanı olarak oturduğunuz yerde tabiki terliyorsunuz. Duygusalsınız, öfkeleniyorsunuz. Ama doğruları anlatmaya devam ediyorsunuz.
Davaları kazandınız. Ne kadar tazminat aldınız?
Şu anda 3 davayı kazandım 70 civarında bir miktar.
Sucuk partisi yapacakmışsınız?
Yapılacak evet devamı gelecek.
O dönemde çok fazla yazıldı çizildi, kampanyalar başladı. Şahsınıza yönelik olarak mı düşündünüz bunları, yoksa başka bir yıpratma politikası olarak mı ?
Bir müddet sonra puzzleları birleştirdiğinizde ortaya bir manzara çıkıyor, bu manzara çok hoş bir manzara değil. İnce bir tertiple karşılaştığınızı anlıyorsunuz. Çünkü olay bizim açımızdan cezai yönden idari yönden bitti ama bunu hazırlayanlar açısından devam ediyor. Ergenekon'a 10.dava dosyası olarak bağlandı ve devam ediyor dosya. Ve burdaki olaylardan dolayı bu işi tezgahlayanlar şimdi yargılanıyorlar, bir kısmı cezalar aldı ve devam eden bir olay var.
Nasıl Ergenekon'a bağlandı peki bunlar?
İsterseniz ben kısaca olayı söyleyeyim: Kayseri'ye doğru bir yolsuzluk suçlaması oldu Başkan da cevap verdi,ama ne olduğunu kimse anlamadı. Bir tane ihbar gelmiş, teftis kurumunu görevlendirmişim orada. Delikanlının birisi çıkmış... Yüzünü hiç görmedim tanımıyorum çünkü binlerce çalışanın olduğu bir yerde geçici işçi prosedüründe olan birini tanımam mümkün mü benim? Bu delikanlı, çevresinden 3-5 kişiden ''Size dolmuş ruhsatı vereceğim, taksi ruhsatı vereceğim.'' diye para almış,10 lira 15 lira 5 lira gibi... Bunlar basit paralar, öyle büyük paralar değil. Bunu duyunca teftiş kurulunu görevlendirdim. Teftiş kurulu inceledi şahısları, çağırdı... "Yolsuzluk olduğu bize göre kesin efendim" dediler. Savcılığa gönderin dedim ben de. Bu kadar...
Savcılığa gitti iş. Savcılık delikanlıyı çağırdığında delikanlı kayboldu. Uzunca bir süre kayboldu. Sonra aramalarda taramalarda şu an Ergenekon sanıklarından birinin inşaatından çıktı. Delikanlı elinde bir kitapçıkla geldi.Bu kitapçığın içerisinde uzun bir hikaye var.dı, bir senaryo yazılmış. İşte bu senaryoyu uygulamaya koydular. Orada kendine bir konum biçmiş ve bir sürü de belgeler yazmış kaçtığı süre içerisinde. Ve bunları bir iddia olarak ortaya koydu. Bir müddet sonra savcılıkta bunu ikid e bir tekrar ettirdikleri zaman durmadan yanlış şeyler çıkıyor. 1.ifade uymuyor,2.ifade uymuyor, kitapta başka yazıyor. Savcı bey de sıkıştırınca diyor ki : ''Valla ben kaçınca falanların yanına gittim'' ki orada generallar falan da var. ''Onlar bana dediler ki oğlum sen bu yukarıdakileri karıştır şunu yaz. Doğrusu ben de yukarısını karıştırınca beni kurtaracaklarını zannettim,onların aklına uydum ve bunları yaptım.'' diyor. Savcılık ifadesi aynen böyle. 10 trilyonluk bir senet hazırlamışlar,ben borçluyum. Genel sekreterim de bana kefil olarak imza atmış. Bunu kim söyledi diyorlar, tutuklu bir generalin adını veriyor. Nerede oldu ğunu soruyorlar, Fenerbahçe ordu evinde bir adres söylüyor.
Kim bu general?
Söylemem doğru olur mu bilmiyorum, oradaki ifadelerde var, Hurşit Tolon... Doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama kendisinin ifadesi bu. Bu senetler kriminolojiye gitti, Adli Tıbba gitti 3 kez falan incelendi. Başkan'ın imzası değildir, sahtedir diye rapor çıktı.
Yani adamın iddiası şu ki, Hurşit Tolon sizin için belgeler düzenlettiriyor?
Efendim bir avukat var işin başında.O avukat zaten seçimlerden önce bizi tehtid etmişti, o tehtidlerden ötürü zaten 2 seneden fazla gün yedi. ''Elimde senetler var'' ''şöyle şöyle belgeler patlayacak'. Ya bana para verirsiniz ya da bunları açığa çıkarırız'' gibi şeyler söylemişti. Bütün bunlar bağlantılı olarak, o çocuğun söylediği şeyler üzerinden devam ettirilmiş. O avukat şimdi yurt dışında. Ergenekondan dolayı içerdie baya bir tutuklu kaldı. O avukatın bürosu basıldığı zaman içeride bir sürü belge bulunmuş. Kükümet kurmalar, devirmeler,bakanlar kurulu listeleri... Ve derin bir yapılanma ortaya çıkmış. Bütün bunları gördüğümüz gibi bir taraftan da Kayseri'de -bunu da bir Televizyonda ilk kez söyleyeceğim sizin programınızda. Jandarma kimlikli 2 kişiyle Haseki'yi vurmaya karşılık 800 bin TL lik bir pazarlık var.
Şaka mı?
Şaka değil bunlar. Yani olayın görünür tarafında basit bir delikanlının bir iki kişiyi dolandırdığı gibi gözüken olayın arka tarafında derin bir yapılanma var. Bu derin yapılanmada da içeride yatanlar var, Ergenokona da 10.dosya olarak bağlandı. Görüşmeler devam ediyor. Orada muhakemeler devam ediyor. Bunların arkasında epey birşey daha çıkacağını zannediyorum. Kayseri'de bir albay tutuklandıktan sonra birisi demiş ki: ''Efendim zaten telefonlarımızı dinlemişsinizdir büyük ihtimalle. Biz de takılmışızdır büyük ihtimalle. Ben itiraf etmeye geliyorum."Neyi itiraf edeceksin dediklerinde de ''Paraya sıkışıktım,bana dediler ki Haseki'yi vurursan sana 800 bin lira veririz." diye cevap veriyor. Kimin söylediğini soruyorlar;''Şu arkadaşım söyledi'' diyor. Ve içeride şimdi bir tanesi, yatıyor. 400'ü peşin 400'ü vadeliymiş... Ne zaman olacak, şehit cenazesine geldiğinde. Bütün bunlar ifadelerde var. Dosyalara bağlandı.
Peki siz bunları ilk öğrendiğinizde ne hissettiniz? Biri sizin öldürülmeniz için para veriyor.
Bakın bir şey söyleyeyim mi ben size, bu olaylar çıktığında -Ergenekon davası,Balyoz davası vs. şüpheli şüpheli bakardık. Ama kendimle ilgili yapılanları gördüğümde dedim ki, Türkiye'de hakikatten şu gözüken, piyasada hepimizin bildiği legal görünümün dışında dehşet işler oluyor. Geride başka türlü kumpaslar kuruluyor. Toplumu bir yere götürmek için ince ince hesaplar yapılıyor. İnsalara senaryolar yazılıyor, birilerinin üstüne kumpaslar kuruluyor. Bütün bunlara inandım. %100 inandım. Allah'a iman eder gibi inandım.
Peki neden siz ve neden Kayseri?
Heralde bunun birkaç sebebi var. Birincisi Ak Partiye kurulan bir tezgah var. Onu gönderme planları var. O kumpaslar ince ince çalışmış bir yere doğru gelinmiş. Hükümete de demişler ki ''bak aciz kalıyorsunuz, işi kötüye götürüyosunuz, gidin bakalım'' Bunu sadece Kayseri için planlamamışlar ki. Türkiye'deki 8-10 vilayet için de planlamışlar. O vilayetlerde kendilerine uygun insanlar bulmuşlar. Ya jandarmadan ya yargıdan ya başka taraftan.. O insanları da devamlı kullanmışlar. Kayseri'de bu iş için kullanılanlar da belli. Kimlerin yaptığı da belli zaten. Şimdi bunlar yavaş yavaş açığa çıkıyor, günyüzüne çıkıyor. Benim aklıma burada şu soru geliyor: Acaba Kemal Bey bu kumpasın içinde mi? Yoksa kullanıldı mı ?
Şimdi ben de onu soracaktım açıkçası. Siz kullanıldığını mı düşünüyorsunuz?
Doğrusu yeni bir Genel Başkan olarak ortaya çıkmış, dosya üzerinden şöhret yapmış, önüne böyle bir şey konunca ona inanmış. İnanmak istemiş. Kayseri'ye de vurmak istiyor. Cumhurbaşkanı'na karşı da bir şeyi var. Çok hoşuna gitmiş,incelemeden ortaya çıkarmış. O gün CHP İl başkanı olan arkadaş, Kayseri'de onlarca kişinin içerisinde bana da şunları söyledi : ''Bu olaylar çıktığı zaman atladım, Ankara'ya geldim. Kemal Bey'e olayları izah ettim.Yanlış olduğunu söyledim. Kayseri'de bilgi veren arkadaşın da çok yanlış bir isim olduğunu söyledim. Ve olayların gerçek yüzünü anlatınca Kemal beyin ilk sözleri; "Hadi ya! Desene kumpasa bastık, tongaya bastık! Yapma ya Enver!' olmuş.
Kemal bey mi söylüyor bunları?
CHP İl başkanı arkadaş söylüyor bana. Ama tabi şimdi söylediğiniz zaman bunun gerçekliği husunda ''yok'' diyeceklerdir. Neden? Siz Genel Başkansınız ortaya çıktınız bir şeyler söylüyorsunuz ve bunun yanlış olduğu ortaya çıkıyor. İlk imtihanınız bu sizin. Sonradan algı idaresine başladılar,iftiralar devam etmeye başladı. Sonra dediler ki, ''Madem öyle neden Büyükşehir Belediye Başkanı 10 trilyonluk senedi ödedi?'' Kemal bey aynen bunu söylüyor. Senet sahte baştan sona. Hazırlatanlar belli. Kendi ifadelerinden,çocuğun ifadesinden belli.
Peki bu belgeleri siz gördüyseniz Kılıçdaroğlu'nun da görmemiş olması mümkün değil değil mi ?
Valla basın toplantısında şunları söyledim: ''Eğer Kemal Bey dilerse atlarım Ankara'ya gelirim CHP genel merkezine. Bana bir çay söylerler. Olanları anlatırım,bildiklerimi anlatırım,belgeleri veririm kendilerine,kalkar gelirim. Ama yapmazlarsa da benim yapacak başka bir şeyim yok.Elimden başka bir şey gelmez'' dedim.
Olmadı heralde değil mi?
Olmadı ve onlar algı idaresine başladılar, "Senetleri niye ödedi?" dediler. Yahu senet sahte, kimse ödeyemez. Büyükşehir belediyesi o senedi nasıl ödesin ? Bir müddet daha geçti. Dediler ki ''Karşı tarafın avukatını büyükşehir belediyesi satın almış,otel paralarını ödemiş.'' Koşuyoruz otele gidiyoruz diyoruz ki ''Arkadaşlar kim ödedi bunun parasını verin lütfen.'' Otel bize faturaları çıkartıyor,kimin ödediğini,hangi karttan çekildiğini gösteriyor. Avukatın kendisi ödemiş biz ne bilelim? Yani bunu durmadan devam ettirdiler.
Ben burdan şunu anlıyorum, Kılıçdaroğlu Ergenekon uzantılı bir kumpasa alet oldu?
Bana göre Kılıçdaroğlu eline silahı alıyor, hasım bildiği insanlara,rakip bildiği insanlara atışa devam ediyor. Hedefi tutuyor,tutmuyor ,yanlış,doğru hiç umrunda değil.
Fakat şöyle çok eleştirildi o dönemde. Kayseri diyince akla başarı geliyor. 4 dönem oldu değil mi ? Yapılanlar da ortada... "En yanlış kişiye eleştirilerde bulunuldu" denildi...
Bunu bana çok söylediler.Dediler ki, bazı belediyeler var gitseler oralarda ufak tefek bazı şeyler bulabilirlerdi. Bakın efendim bu olaylar çıktıktan sonra savcılığa veren benim. Yargı çalıştı 2 sene sonra hükmünü verdi. Delikanlı suçunu itiraf etti içerde yattı veya yatmaya devam ediyor. Aradan 5 yıl geçiyor,aynı olayları tersinden anlatarak gündeme geliyorsunuz ve ilk başlangıçta diyorsunuz ki ''birisi rüşvet çarkını itiraf etmiş,emniyet onun tüm belgelerini yok etmiş.Yarısı kaybolmuş.'' falan diyorsunuz.Hiç aslı yok. Biz şikayet etmişiz.Belgelerin hepsi ortada,saklısı yok gizlisi yok. Ve sonradan CHP bunu ortaya atınca yeniden dosyalar açıldı,3 tane savcı görevlendirildi. Bizim şöyle bir itiraz hakkımız vardı: yok arkadaş incelenmiş dosyayı tekrardan açamazsınız.Türk hukukunda böyle bir kural vardır.2.kez inceleyemezsiniz deyip bir mücadele yolu açabilirdik.Yok. Eğer dedim CHP bu şikayetini savcılığa götürmezse ben kendi kendimi götüreceğim.Şimdi 3 savcı 10 ay boyunca didik didik ettiler herşeyi ne varsa..Ve dediler ki bunların hiç birisi doğru değil. Yalan ve kovuşturmaya gerek yok.Sonra benzinliklerde usuli olarak bir hata vardı yoktu diye bir idari soruşturma başlattılar, onlar da bitti. Ve şu an Hiçbir şekilde bizim tarafımızdan,bize karşı yapılan her hangi bir cezai adli idrai bir soruşturma yok.
Biraz suikast olayına dönmek istiyorum ve Ergenekon yapılanmasına. Çünkü çok ciddi bu. 4 dönemdir kayseride büyükşehir belediye başkanısınız ondan önce de Belediye başkanlığınız var. Bu güne kadar böyle bir yapılanma farketmediniz mi ?
Yok farketmedim. Çünkü dışımızda olan bir şey bu. Onlar toplumda belirli insaları veya toplumun gözünde biraz daha şöhretli insanlar üzerinde bir takım hesaplar yapıyorlar ki tesir kabiliyeti olsun bunun diye. Bakın bu anlattığım olayda delikanlı bizim şikayetimiz üzerine ceza alıp kara kesinleşip hapise girdikten sonra birisi gelip ona izin alıyor. -Bu anlattıklarım gerçek. Hikaye gibi anlatıyorum ama gerçek. İstanbul'a götürülüyor. İstanbul'da o delikanlı mason üstadını vurmak üzere kapıda yakalanır. Akşam haberlerinde gördüm ben onu. Sonra içeri alınır. Kendisi diyor ki ''bi dakika ben itiraf ettim. Ben ispiyon ettim. Polisi ben çağırdım.Ben bir kumpasın içerisindeyim onlar başıma daha büyük bela açacaklar.Herşeyi ben itiraf edecem'' İçeriye alırlar anlat bakalım derler. ''Kumpası önce Haseki'ye kurduk'' der. ''Orda şu avukat, Kuva-i milliyeden şu, şu adam,şu emekli general,şu albay var. 10 kişiyiz.'' ''Orda senetleri biz hazırladık,orda kumpasları biz kurduk.Sonra ortaya biz çıktık,bütün bunları biz yaptık'' şöyle şöyle yaptık diye tek tek tek o sanık delikanlının itirafları var.
Onu hapisten çıkartan kim peki?
O da onun hamiliğini yapan,onun akıl babalığını yapan, Kayseri'de birisi.Bunlar bilinen insanlar, çok da bilinmeyen insanlar değil.Bunları duyduğum zaman Kayseri'nin ileri gelenlerinden ,bu olayların başında birisiyle otururken şunları söyledim: '' Bak seninle çok samimiyiz bak eşin yemek yapmış beraber yiyoruz.Sen benim çocuklarımı biliyorsun ben sizi biliyorum. 16 yıldır belediye başkanıyım ben. Allah şahit bir lokma haram yemedim ben. Çocuklarıma yedirmedim. Ve 16 yıldır da çalışıyorum,Kayseri'yi götürdüğüm yer belli. Bir yerden aldım bi yere getirdim. Bugün gecekondusu olmayan,göze çirkinliği hiç çarpmayacak,gidildiği zaman bir Avrupa kenti modern kent,kalkınmış bir kent diyebilceğimiz bir kent. Ve devasa projelerle uğraşıyorum'' Evet dedi adam '' Ve yerli bi adamım.%100 yerliyim. Yurtdışı bağlantım hiç yok benim.Ya benden ne istiyorsunuz?'' dedim. Her şey kontrol altında merak etme dedi.
Kayseri'den bir kişiye ''benden ne istiyorsunuz?'' diye sordum dediniz. Bu benim bir taraftan içimi acıttı. Yani bu çaresizlik değil, cevap arama isteği galiba?
Biraz da bu çirkinliği yüzlerine vurma duygusu bu bendeki.Ben özel sektörden geliyorum,hukuk tahsili yaptım.Avukatım. Fakat avukatlık yapmadım. Babam tüccar. Kayseri'de manifaturacıydı. İşe başladım. Kardeşlerimle beraber bir şirketimiz var,devletle işimiz hiç olmadı. Kamu ihaleleri falan asla olmadı,bizim öyle işlerimiz olmaz.94 yılında sayın cumhurbaşkanımızın ısrarı üzerine başladım çalışmaya. İşimi bıraktım. Bu 18 sene içerisinde işimle alakalı Hiçbir girişimim olmadı.Para kazanmakla alakalı Hiçbir kaygım olmadı,dönüp bakmadım bile.Yani bunları hak etmedim diyorsunuz. Her işinizi terk etmişsiniz,özeliniz kalmamış,çocuklarınızı ihmal etmişsiniz. Ve size görülen reva bu...
Peki vurulmanız için para veriliyor.Belki korkmamışsınızdır ama endişe duydunuz mu ? Yani çoluğunuz çocuğunuz var aileniz var...
Göreve başladıktan sonra,Allahın bir lütfu demekki, ben inançlı bir insanım,bir zerre korku kalmadı içimde.Korku diye bir duyguyu tanımıyorum ben şimdi,çekinme diye bir duyguyu tanımıyorum. Allah o duyguyu benden aldı. O yüzden korkmadım ama çocuklarınız için endişe duyuyorsunuz,eşiniz için endişe duyuyorsunuz.Ama şükür Allaha onun dışında bir endişe duymadık.Ama dediğim gibi bu derin yapılanmanın biraz daha farkına vardık. Zamanında kurulan bu tezgahların biraz daha farkına vardık. Kayseri için,benim için bunlar yapılıyorsa başkalarına,daha ilerideki insanlara neler yapılmıyordur ki.
Cumhurbaşkanının şöyle bir açıklaması oldu: başta kendimi tutuyorum taraf olmamak adına açıklama yapmayacağım demişti.Sonra da ben kefilim,tamamen kefilim diye bir açıklama yaptı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda? İyi mi oldu kötü mü oldu?
Şahsım adına sevindirici bir durum. Gurur duyuyorsunuz bununla.Çünkü başbakan da size destek veriyor her konuşmasında.Cumhurbaşkanı size kefil oluyor. Bu müthiş bi mutluluk. Eşinz duyuyor çevrenizdekiler duyuyor, akrabalarınız duyuyor,partililer duyuyor harika Bir şey. Ama bir taraftan kendim de söyledim ''keşke söylemeseydiniz'' dedim. ''Bi taraftan sizin de üzerinize gelecekler '' ama o benim annemi biliyor,babamı biliyor,sülalemi biliyor.Ahlakımı biliyor. Beni çok iyi tanıyor. Çünkü o kadar çok yaşanmışlık var ki. Bu yaşanmışlıklar sırasında sizin tavırlarınız onda bir iz bırakıyor. Sizin ne yapacağınızı veya yapmayacağınızı çok iyi biliyor. Bundan dolayı çok rahat söyleyebiliyor. ''Bu gün söyleyemeyeceğim de ne zaman söyleyeceğim?'' dedi. Sağolsun
Hem cumhurbaşkanına hem başbakana bugün bana anlattıklarınızı anlattınız,koydunuz önlerine. Bunlara yorumları ne oldu ?
Ben sayın başbakana bunları belgeleriyle gösterdim. İfade tutanakları,savcılık belgeleri,senetler vesaire vesaire. Baktı... Yani bildiği bir şey.Çünkü bunun kaç misliyle karşılaştı başbakan.
Hiç yorum yapmadı mı ?
Belli dedi.Aynı mihraklar yapıyor bunu dedi.Cumhurbaşkanı da üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söyledi.Zaten bunları söylememize gerek yok Bunları konuştuğumuz yerde anlaşıyoruz da. Kimin yaptığını tahmin de ediyoruz.Niye yapıldığını da biliyoruz. Bilinmeyen şeyler değil bunlar.Ama ne yazıkki Türkiyede böyle şeyler vardı. Bu güne kadar süre gelen,bu siyasal hayatta her şey insanların oy verdiği ve seçtiği insanların gidip kendini idare ettiği bir ortamda devam etmemiş.Derin bir yapılanma geride durmuş. O derin yapılanma milletin seçtiklerine çoğu zaman saygı duymamış ve kendisi için tehlikeli görmüş. Değiştirmek için de değişik oyunlar yapmış.Nihayetinde ben 80 öncesinde öğrenciliği olan Ankara Hacettepe de okuyan ve Hacettepe'den bu yüzden atılan bir öğrenci olarak çok şaşırmış değilim. O dönemleri de birebir yaşadık. İçerisinde bulunduğumuz gençlik hareketlerinde kimlerin bizi nereye sevk etmeye çalıştığını,niçin yaptığını,içimizde kimlerin istihbarat elemanı olarak çalıştığını...
Aradan 2 yıl geçti. Dönüp baktığınızda ne hissediyorsunuz?
Bu gün haklı çıkmanın,en azından doğru olduğumuzu ortaya koymanın tabiiki mutluluğunu yaşıyorum.
Ben bu işin içinde olamayacağım artık,bu beni bıktırdı,bu beni üzdü. Yani böyle bir bıkkınlık hissi geldi mi ?
Bunları insan olarak söylüyorsunuz. Yorulduğunuzda söylersiniz zaten söylememeniz mümkün değil insansınız. Niye? Büyük ticaretiniz var,işleriniz var. Adana'da Kayseri'de yerleriniz var.Yanınızda bir sürü insan çalışıyor ve söylemesi ayıp orda çalışan müdür arkadaşların aldığı kadar bir maaşla gelip çalışıyorsunuz ve her işinizi de terk etmişsiniz. Özelinizi özellikle.Fedakarca çalışıyorsunuz ve karşınıza bunlar çıkıyor.Bu müthiş bir moral bozukluğu oluşturuyor. ''Ne işim var ya benim burda'' dediğiniz oluyor. Ama bir müddet sonra diyorsunuz ki ''Ya özel sektörden insanlar veya namuslu insanlar,güzel insanlar,doğru insanlar bu işe gelip sahip çıkmazlarsa,gelip bu işin ucundan tutmazlarsa bu ülkenin hali nolur?'' ''kimlere kalır bu ülke?'' diyorsunuz. Yer altında sizin için kumpas düzenleyen,adınıza senet yapan,ölüm fermanınızı hazırlayan insanların eline bırakırsınız Türkiye'yi. O zaman ben çocuklarıma bir şey anlatamam ki.Gelecek hakkında güzel şeyler söyleyemem ki. Vazifemi yapmamış olurum.
Balyoz kararını duyunca ne hissettiniz?
Birincisi insan olarak çok üzüldüm.Çünkü şu an yatan arkadaşlar içerisinde merhaba dediğimiz,yediğimiz içtiğimiz,konuştuğumuz insanlar var.İyi hukukumuz olan insanlar var,iyi hatıralarımız olan insanlar var. Onların çocuklarını görünce,eşlerini görünce özellikle çocuklarının feryatlarını görünce içim cız etti. Ama bir taraftan da dedim ki bu derin yapılanmaların içinde olanlar bu kumpasların içinde olanlar bir ceza almalılar.Bir ceza almalılar ki birileri daha cesaret edemesinler.Nolur her şey şeffaflaşsın. İnsanların iradesine saygı gösterilsin.Ben bugün iktidarda olan bir partinin mensubuyum değil mi ? Yeminle söylüyorum benim tam zıttım görüşe sahip olan bir insan bile benim kadar rahat etsin istiyorum.
Bundan sonra ne yapacaksınız merak ediyorum? Nereye gidecek sizin siyaset hayatınız?
Ömrüm hizmetle geçti. Çok da keyif aldım yaparken.Sevdim de.Meşrebime de uydu bu iş doğrusu.Ve mutluluk da duyuyorum doğrusu.Şimdi kocaman kocaman projeler var,o projelerin peşinde koşarken yeniden heyecanlanıyorum çocuk gibi. Benim isteğim şu, gönül dünyamda dünyaya ait çok bir şey bırakmamak. Yani siz gönlünüze bir şey koymuşsanız o sizi rahat ettirmez ve doğru hareket ettirmez. O size bir sürü yanlış yaptırır. Ne yaptırır? Rakip gördüğünüz insanları didiklemeye başlarsınız,arkasından konuşmaya başlarsınız.Oraya gitmek için her yol mübah gibi bir anlayışa saparsınız.Çok iyi niyetli gelip burda yolunu şaşıran arkadaşlarımızı görüyorum. O yüzden benim gönül dünyamda bir boşluk var. tasavvufta şöyle anlatılır: Sandal denizde Hiçbir tehlikeye maruz kalmadan gidebilir.Ancak bir delik açılırsa orası su almaya başlar ve sandal batar.Eğer siz gönül dünyanızda dünyaya karşı bir meyil oluşturup bunu da hedef olarak koyarsanız işte oradan bir delik açılır ve sizi yavaş yavaş aşağı çeker götürür batırır. İçimde bir boşluk var. doğrusu sevdiklerimizle,eşimle,çocuklarımızla,çevremizle istişare edip önümüze doğru bakacağız.Ne gösterir hakikatten bilmiyorum.Ama şu projelerimi tamamlamayı çok istiyorum.
Erciyes Projesini anlatır mısınız ?
En büyük projelerden birisi o.Erciyes dağı Kayseri'ye simge olmuş Erciyes'te ne var? Küçük küçük kubbeler ve büyük bir kubbe. Adeta Selimiye gibi.Biz onun eteklerinde oturduk.Serinliklerinden istifade ettik.Suyundan istifade ettik.Ama oranın bir gelir kapısı olduğunu çok geç anladık.Kanun 2005'te çıktı Erciyes bize bağlandı.Erciyes'te nolur diye bir çalışmaya başladım.Bilenler dediler ki mutlaka Alplere gitmelisiniz,kayak merkezlerini görmelisiniz.Basından arkadaşları da aldım Gittim ve bir başka dünyayla karşılaştım.Turizm müdüründen bir brifing aldık. Müdür bize dedi ki -yıl 2007'ydi. 2006 yılı rakamlarını vererek: Yıllık ciromuz 7 milyar euro.Bunun yarısı hizmet sektörü olduğu için kardır.
Kayseri'de kaç tane organiza sanayi var? 3 tane.Serbest bölge 4. Kaç fabrika var? 1000 tane. Kaç ülkeye ihracatımız var? 150 den fazla.İhracat rakamımız 1.5 milyar dolardı o zaman. Karımız nedir burdan? 250-300 milyon dolar.Binlerce yıllık bir şehir,binlerce insan çalışıyor,sermayemiz,riskimiz hep orda ve kazandığımız rakam bu. Adam ne diyor bakın dedim basın mensuplarına.Bakın dedim Hiçbir şey yapmıyolar gelene giden hoşgeldiniz diyorlar yatırıyorlar ,yediriyorlar.Başka yok. Hizmet sektörü.Kazandığı para 3.5 milyar euro. Bizim 30 katımız. Demekki kayakta iş var dedim.Erciyes dağında kayak merkezi olur mu dedim,çalıştırdım 1 yıl sürdü olur dediler.Proje çalıştırdım. Küresel ısınma etkiler mi ? Bilim adamlarını çalıştırdım. Tamam dediler. Sonra baktım ki bakanlıkta biraz problemler oluyor,Erciyes dağını bana satın dedim. 26 milyon metrekarenin önce tapusunu hazineye kaydettirdim. Ve dağı devletten satın aldım.Büyükşehir belediyesinde şu an tapusu.100 milyon dolara yakın para harcadık oraya. Projenin %50 si bitti ama ben 2 yıl sonra bittiğinde karşımıza ne çıkacak onu söylüyorum : 30 a yakın teleferik,pist uzunluğu 200 km yi buluyor.Saatte 35 bin kişinin kayak yapabileceği bir mekan. 5 bin yatak kapasiteli bir yer. Ve her inilen yerde kafeler,restoranlar var ihtiyaç mekanları var ve envai çeşit dükkanlar var.
Ne kadar bir para kazanımını ön görüyorsunuz?
Burda 250 milyon euroya çıkacak bir proje var.Bunun bir kısmını ben yapacağım belediye olarak. Ki yollara başladık.Alt yapısıydı,suydu.Baraj yapıyoruz dağın üzerine.Sosyal tesisler,teleferikler.Bir kısmı bitti bir kısmı devam ediyor. Oteller bölgesinde otelcilere satış yaptım. 21 tane otel yerini sattım.Türkiyede değil dünyada hiç kimse dağlarda kış turizmi için otel yeri satamaz.
Tamamlandığında ne kadar bir gelir bekliyorsunuz?
Orada aşağı yukarı yıllık 200 milyon euroluk bir gelir bekleniyor.Ama bir takım faydaları var. 1.si Kayseri turizmde hareketleniyor.Bunu destekleyecek Kapadokya bölgesi var.Bunu besleyecek tarihi eserlerimiz var.Çevremizdeki Arap coğrafyasından yukardan Kafkaslar'dan İran'dan kayak severlerin 2 saatte ulaşabileceği bir imkan.
Siz bu projeyi bitirmek istersiniz.Yani belediyecilik devam edecek diyebilir miyiz?
2 sene içerisinde bitecek ama benden sonra bir başka arkadaş da gelse yarım bırakıp kaçacak hali yok.O proje de öyle kalmaz zaten.Bundan çok büyük faydalar ümit ediyoruz biz.Yani binlerce insan çalışacak orda,yeni bir sektör doğacak Bizim Kayseri'liler geçenlerde beni aradılar ''başkanım bu teleferiklerin halatlarını biz verelim'' dediler. Kabinlerini biz yapalım dedi bir grup.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.