Zıtlıklar içerisinde bir bütün olan bu farklı kentte. Birbirinden ilginç kişilikler ve olaylar , demecler yönüyle birkaç isim ve birkaç kişi var ki bunlar olaylar ve farklı tavırlarıyla unutulmazlar listesindeler.
Ereğlililer geneldePolitik görüşleri ve eğitimleri ne olursa olsun, genel olarak dik duruşu, kararlılığı, mertce ve gözüpek tarzı daima korumayı bilmişlerdir. Ermeni tehciri sırasında Deli Mustafa Ağanın insiyatifkullanması , Konya isyanları döneminde tehditlere karşı kararlı tutum sergilenmesi, Malatya zirve kitabevi davasında akademisyen ,hemşehrimiz Ruhi Abad, 1980 li yıllarda yayıncı Süleyman Ege’nin kitap yakılma ve ceza davaları süreci, Döneminin meşhur Aşama Dersaneleri ve Dergisi sahibi Ereğlili eğitimci Mahmut Tezcan ile- Emperyal gazinoları sahibi Ömer Lütfi Topal la husumet meselesi OYAK la hukuki mücadelesinde hemşehrimiz emekli albay -hukukcu Durmuş Türemen (Oyak-Garnitürler ve Organize İşler kitabına bakılabilir)gibi ülke gündemi içinde yer bulan bir kısmınıda şu an sayamadığımız onlarca farklı nitelikteki olay ve kişiler bunun en acık delilidir.
Türkiyenin yarım asırlık tarihinde ilk ve en popüler gangster Ereğlilidir.(Necdet Elmas)
Hayatı ve yaşadıkları filmlere kitaplara konu olan Ereğlili Necdet Elmas Hukuk fakültesinde bir süre eğitim gördüğü için 1960 lı yıllarda yargılandığı memleketi sarsan davada savunmasını çoğu zaman kendisi yapmıştır savunmada çok manidar olan son cümleleri ise;
‘’ Duruşmalar sırasında mahkemenizi incitecek bir şey söyledimse bunu haleti ruhiyeme atfetmenizi rica ederim. Verilen ceza fazla olmuştur Suçta bir kasıt aranırsa benim bu suçta bir kastım yok. Suç bir kir, ceza ise bir banyodur. Ben bu banyoda yıkanacağım. Banyonun dozu fazla kaçırılırsa bu banyo fayda değil zarar tevlit eder. İleride bir kitap yazıp durumu efkarı umumiye arz edeceğim. Müdafalar tali derecede kalır. Esas müdafanın vicdanlarınızda yapılmasını istiyorum. Adalet önünde boynum kıldan incedir’’.
Ermeni tehciri döneminde, demiryolu hattı geçen vilayetler içerisinde , Ereğli Yerel Önderleri vasıtasıyla Ermeniler’in kentte kalması yönünde insiyatif kullanan ilk kenttir.
Ereğlili Deli Mustafa Ağaya Karaman eşrafı ile 1915 teki görüşmesinde o yıllar, Ermeniler de sürgüne çıkacaklar. Karamanlılar, “biz Ermenileri süreceğiz, siz ne düşünüyorsunuz? diye sormuşlar Deli Mustafa’ya. “Vallahi sizin asaletinize o yakışır, siz öyle düşünüyorsunuz ama biz öyle düşünmüyoruz” diye cevap verir . Türk bulgur olsa, Ermeni de tuz olsa pilavın içine atsan yine o pilav tuzsuzluğundan yenmez. Bunlar azınlıktır ya. Ayrıca onlar bu memleketin hem tadı hem de tuzu. Gavursuz memleketin de bilmem nesini ne yapayım.”der
Ereğlimizin yetiştirdiği önemli ilim adamlarımızdan olan değerli hocamız Profdr Şaban Karataş,
1928 yılında Konya Ereğlisi’nin Orhaniye köyünde doğmuştur. 1953 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Ziraat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi ile Ziraat Fakültesi Dekanlıklarında bulundu.
1975 yılında TRT yönetim kurulu üyeliğinde, 1976 ve 1977 yıllarında da TRT Genel Müdürlüğü görevinde bulundu.
“TRT Kavgası” isimli eserinin ön sözünde çocukluk yıllarını şöyle anlatır:
“Yokluk içinde büyüdüm. Yavan yedim, yayan yürüdüm. Öküz güttüm. Simit sattım. Dondurmacı çıraklığı yaptım. Fabrikada işçilikle harçlığımı ve kitap paramı kazandım.
Bir orta Anadolu kasabasında, fakiri zengini pek öyle seçilmeyen mahallelerde yetiştim. Camii Kebir Mahallesi’nde komşu halleri gördüm. Gülenle güldüm, ağlayanla ağladım.
“Yol parası” denen verginin, o zaman pek yaygın olan sıtma salgını gibi, mahallemize nasıl yayıldığını, fakir-fukarayı nasıl kavurduğunu bilirim...”
1987 veya 1988 Ramazan ayında Klasik Türk Musikîsi’nin zirve sanatçılarından Merhum Bekir Sıtkı Sezgin Bey’i Ankara’ya bir konser vermek üzere davet etmişti. O tarihlerde Devlet Bakanı olan Sayın Cemil Çicek Bey’in de aralarında bulunduğu seçkin ama az bir dinleyici topluluğu vardı. Salon oldukça tenhaydı. Merhum Şaban Hoca bu duruma sitemini şöyle bir zarif ifade ile dile getirdi: “Anlaşılan Ankara'mız henüz Klasik Türk Musikîmizin kıymetini anlayacak noktaya gelememiş.”
Alman vatandaşı ilk Avrupa Parlementosu Üyesi Türk Ereğlilidir(Vural Öger) ve OGER holding ve Avrupanın en büyük tur operatörü olan OGER TOUR un sahibidir.
Avrupa Parlementosu eski üyesi Avrupanın en önemli Türk iş adamlarından Ereğlili Vural Öger e bir yemek sırasında bir Avrupalı akademisyenle konuşmasında:
-sizi Viyana'nın kapılarından nasıl püskürttüysek, AB'ye de öyle almayacağız.
diyen bir tarih profesörüne:
-biz o işi kadınlarımızın doğurganlığıyla halledeceğiz merak etme sen cicim.
diyerek Almanya'da gündeme oturmuş Ereğlili ünlü turizmcimizdir.
Vural Öger Antalya ve özellikle Side ve Alanya'da Kral muamelesi görür, bu onun hakkıdır da.
Bir zamanlar, TURSEM'in iflası ile ortada kalan tüm rezervasyonlu Avrupalı turistleri uçaklarıyla ücretsiz tatile getirmis, ucretsiz taşımış, Türkiyeninprestijini kurtarmıştır.
Öger holding ,Vural Öger şirketince Başrolünde Ferhan Şensoy'un yer aldığı Şans Kapıyı Kırınca filmi Ereğlilere ait şirketlerce ve 3 milyon dolar maliyetle çekilmiş ilk filmdir.
Ereğli ,1946 yılından günümüze kadar belediye başkanları için 2 dönem ardı ardına belediye başkanlığı kazanılamayan nadir şehirlerdendir.Yalnız Kenan Akpınar farklı 2 dönem başkan seçilmiştir.
Müteveffa Belediye Eski Başkanı Kenan Akpınar başkanlığı döneminde Ereğlinin il olabilmesi için o gün için bir fırsat olarak görülen mazideki şeçim öncesi ‘’Kendimi Yakarım’’cıkışı sonucu şehirde büyük sansasyon oldu ,kendisini yakmasına gerek olmadan o gün için istifa edilebilme imkanı ve cesareti olabilse idi Belki de bahsedilen o secim öncesi Ereğli il olacaktı.
Ereğli Kemal Akman MYO Eski Müdürü dr Yusuf Kılıç 2000 li yıllarda Ereğli de verdiği bir demeçte’’Ereğlideki yüksek okulumuzu Ereğlinin Oxford u yapacağım’’ dedi.
Bugün ,Ereğlideki müstakil Üniversiteleşme gayretlerinin yetersizliği ve beşeri kapasitenin kullanılamaması sonucu Öğrenci sayısını bir türlü artıramayan yüksekokullar ve fakülteleri ile ne Yusuf kılınç hoca nede İngiliz üniversitesi modeli hala ortada yok ve Ereğlililer bugün Oxfordu bir ayakkabı modeli sekliyle anımsamaktalar.
1987 yılında ,Başbakana tazminat davası açan ilk Ereğlili, YAYINCI Süleyman Ege'dir. Yakılan 133 bin kitabı nedeniyle Başbakan Turgut Özal hakkında açtırdığı davada 140 milyon liralık tazminat istenmiştir. Bu dava Ereğlilerce açılan bu tarz ilk davadır.
Uzun dönem bilim ve sosyalizm yayınları yöneticiliği yapmış Ereğlili hemşehrimiz yazar Süleyman Ege 1980 sonrası sıkıyönetim döneminde 4 kitabın tercümesini yaptığı için 30 yıl hapse mahkum edilir. cezaevi süreci ve uzun hukuki mücadelerlerdensonra ,yazar Ege nin
O dönemde Cumhurbaşkanına yazdığı mektup ta son mısralar bir hayli dikkat çekicidir;
‘’şimdi yasal olarak sahip olduğu 133 bin kitabı imha edilen bir vatandaş olarak benim karşı kaşıya olduğum soru şudur. devleti oluşturan güçlerin arasında yargı gücü var mıdır?
‘’ Yokmudur ?mahkemeler gerçekten var mıdır? yok mudur? mahkemeler varsa bunların kararları geçerli midir? değil midir? Yüksek yargı organlarının Yargıtayın askeri Yargıtayın kesinleştirici beraat kararları gerçekten kesin midir?, değil midir? Kamuoyu ortada yalnızca beni ilgilendiren bir sorunla değil herşeyden önce devleti ilgilendiren vahim bir sorunla karşı karşıyadır. Sorumluların hesap vermesi ve maddi ve manevi kayıplarımım tazmini için durumu ilgililere arz ederim’’
Mustafa Özyıldız
Kastamonu Üniversitesi/müdür