Pek çok insan hamburger, patates kızartması ve pizza gibi gıdaları tükettiği zaman kendini mutlu hissettiğini belirtiyor ancak bu iyilik hali yerini pişmanlık, kilo alımı ve hastalıklara bırakıyor. Yapılan araştırmalara göre fast food olarak adlandırılan gıdalarla beslenmek, kısa ve orta vadede duygu durum bozukluğu hatta depresyona sebep oluyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Obezite Tanı ve Tedavi Merkezi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Murat Çağ, yanlış beslenmenin zararlı etkileri hakkında bilgi verdi.
Trans yağ obeziteye giden yolu kısaltıyor
Doymamış yağ asitlerinin tümüne trans yağ adı verilmektedir. Trans yağ, ürünlerin raf ömrünü artırmaya yarayan hidrojenize edilen endüstriyel bir yağdır. Trans yağlar doğal ürünlerde hemen hemen hiç bulunmamakla birlikte, yirminci yüzyıldan itibaren endüstriyel olarak üretilmektedir. Bu yağlar az miktarda tüketildiğinde bile hastalık yapma riski taşımaktadır. İşlenmiş gıdalar, kızartma yağları, margarinler, patates kızartması, fast food türü ürünler, bazı şekerler, hazır kurabiye, kekler, poğaçalar ve açma gibi ürünlerde trans yağ bulunmaktadır. Trans yağdan zengin gıdalar şeker ve kalori açısından da yüksektir. Bu faktörlerle birlikte kötü kolesterol olan LDL’yi yükseltmektedir. Bu da diyabet, kalp-damar hastalıkları, kanser gibi pek çok hastalığa neden olmaktadır. Trans yağların bunların dışındaki sebep olduğu sorunlardan biri de, obezite hastalığı ve depresyona benzeyen duygu durum bozukluğudur.
Trans yağlar vücuda beslenme yoluyla veya kozmetik ürünlerle giriş yapmaktadır. Duygu durum bozukluğu ile kanser, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve obezite problemleri beslenmeyle direkt ilgilidir. Trans yağlar, bağırsak duvarını tahrip ederek zararlı bakterileri artırır; bu da gerek sindirim sistemi gerekse nöropsikiyatrik sistem olmak üzere birçok soruna neden olmaktadır. Kişi trans yağları hayatından çıkardığında, bağırsak florasıyla birlikte bağırsak duvarını koruyup; birçok hastalığı engelleyebilmektedir.
Sağlıksız yiyecekler bağırsaklardan geçerek kana karışıyor
Trans yağların tüketimi bağırsaklardaki yararlı bakterilerin yerini zararlı bakterilere bırakmasına neden olmaktadır. Obezite hastalığına sebep olan kötü beslenme şekliyle bağırsak çeperindeki geçirgenlik artarak, normalde vücuttan atılabilecek zararlı maddeler kana karışmaya başlamaktadır. Kana karışan maddelerin bir kısmı karaciğerde depolanırken; bir kısmı da nörolojik sistemimize ulaşmaktadır. Buraya ulaşan zararlı bakteriler, başta immün, sindirim ve nöropsikiyatrik sistem olmak üzere pek çok probleme yol açmaktadır. İyi huylu bakterilerin sayısının azalması, bağırsak florasının bozulmasına ve hastalıkların artmasına neden olmaktadır. Kişi yaşamından bu etkenleri çıkararak; bağırsak florasının tahrip olmasına ve böylelikle sağlığının bozulmasına engel olabilmektedir.
Depresyon yeme biçimiyle doğrudan alakalı
Trans yağların tüketimi ile birlikte beynin hipotalamus bölgesindeki iletişim sistemi zamanla bozulmaya başlamaktadır. Bu durumda algılama güçleşmekte, yavaşlamakta ve duygu durumu depresyona yaklaşmaktadır. Genellikle bu durum çeşitli psikiyatrik tedavilerle onarılmaya çalışılsa da beslenme şekli atlanmaktadır. Oysa sürekli hüzünlü bir ruh hali daha çok yemek yeme isteğine sebep olmaktadır. Bu vücudumuzun ya da beynimizin küçüklükte öğretilen mutluluğu arama yöntemidir. Yemek yeme alışkanlıklarının ruh halini direkt olarak etkilediği bilinmektedir. Yapılan pek çok çalışma; rafine şekerler ve trans yağlardan yüksek bir beslenme şekli ile bozulmuş beyin fonksiyonu arasında bir ilişki olduğunu hatta depresyon gibi duygu durum bozukluklarının semptomlarının kötüleştiğini göstermiştir.
“Yedikçe mutlu oluyorum” demeyin
Fast food tüketiminin temelleri genellikle çocukluk çağında atılmaktadır. Ebeveynler, çocuklarına “Sınavdan başarılı olursan sana hamburger ısmarlayacağım” ya da “Yemeğini yersen sana cips, çikolata alacağım” söylemleriyle ödüller vermektedir. Bu da trans yağlı ürünlere olan alışkanlığın artmasına neden olmaktadır. Bunun yanında fast food türü gıdalar tamamen hazza yönelik üretilmektedir. Şekeri yoğun, trans yağdan zengin, tuzu fazla olan bu yiyecekler beyindeki ödül ve zevk merkezlerinde bulunan opiat ve dopamin reseptörlerini uyararak bağımlılığı artırmaktadır. Beyinde artan dopamin nedeniyle kişi kendisine ödül vermiş gibi görünür ve bu tür gıdaları yaşadığı mutlulukla birlikte daha çok tüketmek ister. Çocukluktan gelen ödül alışkanlığı da mutluluğun yemekle eşit olduğu algısını yaratır. Oysa gerçekte olan yenilen gıdanın mutluluk vermesi değil; çocukluktan gelen ve hormonları etkileyen madde etkisiyle mutlu olunduğu zannedilmektedir. Yani kişiler aslında yedikçe mutlu olmamaktadır. Yedikleri anda içinde mutlu olduğu anıların arayışındadır.
Doğru yağları doğru şekilde kullanın
İnsan vücudu için yağ önemlidir ancak zararlı yağlardan uzak durulmalıdır. Örneğin evde pişirilen yemeklerde kullanılan bitkisel yağ fazla kızdırılmamalıdır. Çünkü bitkisel yağları yüksek derecede kızdırmak o yağın yapısını bozmakta ve onu trans yağa çevirmektedir. Yemek pişirirken zeytinyağı kullanılmalıdır. Zeytinyağı hem yemeği lezzetlendirme açısından başarılıdır hem de zeyinyağını denatüralize etmek zordur. Zeytinyağı bağırsakları temizler, ancak kalori yükü nedeni ile miktarına dikkat etmek gerekmektedir. Bunun yanında beslenmeye eklenen balık ve omega-3 yağ asitleri bağırsak sağlığınızı dolayısıyla duygu durumunuzu korur. Ayrıca egzersiz, yeterli uyku ile de beslenme desteklenmelidir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; günlük beslenmesi, egzersizi ve uykusu dengeli ve düzenli olan kişilerin ruh durumu da bir o kadar sağlıklı olmaktadır.
Obezite hastalığı uygun cerrahi yöntemlerle ortadan kalkıyor
Araştırmalara göre obez bireylerin obez olmayan bireylere göre daha az mutlu olduğu kanıtlanmıştır. Bunun yanında obez bireylerin, obez olmayanlara göre kendilerini daha az başarılı hissettikleri bilinmektedir. Zararlı ürünleri tüketmek kilo aldırırken, gelen mutluluk gerçek bir mutluluk değildir. Şişmanlık hastalığına yakalanan kişiler toplumdan kendilerini izole ederken, depresyona sürüklenmektedir. Bu da özgüven eksikliğine, kaygı bozukluklarına sebep olmaktadır. Obezitenin çözümü beslenme şeklini değiştirmekten geçmektedir. Obezite cerrahisi seçenekleri hem beslenme şeklini düzeltip hem de kişinin sağlıklı bir beslenme tarzını benimsemesi sayesinde tedavide önemli rol oynamaktadır.