2009 yılı yerel seçimleri Türkiye'nin 2008 dünya ekonomik krizinin etkisinde olduğu bi dönemde gerçekleşmişti .2004-2006 yıllarında büyükşehir belediyesi olmayı zorlaştırıcı düzenlemeler hayata geçti ise de 2012 yılında yerel yönetimler yasasında yapılan son değişiklikle ilk düzenlemenin aksine büyükşehir belediyesi sınırlarının değişmesi ile sonuçlandı artık il sınırları ile büyükşehirler tanımlanmaya başladı. büyükşehirlerin alanları ile birlikte hizmetleri de doğal olarak genişledi .Türkiye de kamu harcamalarının hatırı sayılır bir bölümü 70 li yılların aksine belediyeler ve büyükşehir belediyeleri eliyle gerçekleşmekte (kitler hariç %30 u) 2012 deki yasal değişiklikte büyükşehirler de karar alma süreçlerinde başkanlardan ziyade belediye meclisleri öne çıktı, Büyük şehirlerin sayısı arttı 81 ilin 30 u bu kapsama girdi yapılan bu düzenleme ile şehirde gözüken fiili olarak kırda –köyde oturan nüfusumuz neticede %10 a düştü ve bunun siyasal ,sosyal, ekonomik ,kültürel sonuçları oluştu. Yasa değişikliği ile büyükşehir belediyeleri merkezden sıkı kontrol edilebilen muazzam bir mali güce erişti. Kent -kır kompozisyonunun değişmesi ile seçmen davranışı yanı sıra tarihsel göçebelikten köye -kıra geçiş döneminden kente evrilerek kadim köy geleneği ve köy yaşantımıza, kültürümüze ve edebiyatımıza ait ne varsa bunun değişiminde kapısını açtı.
Ahmet Kutsi Tecer in ‘’Orda bir köy var uzakta, O köy bizim köyümüzdür ’’dizeleri ile başlayan şiiri, Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez köylerini ne güzel dile getirir
O uçsuz bucaksız bozkırların içinde yüce dağların yamaçlarında ,
derin vadilerin kuytularında kadimden beri var olan köyler.
Asırlara sari yalnızlıklara, hasretliklere sabırla bekleyen köyler
Uzaklara gönderdiği evlatlarının gurbet hasretine sıla özlemi ile merhem olan köyler
Sılayı rahim deyip bir gün geri dönenlere ana kucağı gibi şefkatli kolları ile sarıveren şirin köyler
Yollarında gezmese de tozmasa da evlerinde yatmasa da
kalkmasa da dağlarından inmese de çıkmasa da,
pınarlarından içmese de kanmasa da kendisini uzaktan
sevenlerin dirisi olmadığında ölüsüne bile razı olup
yağmurların yıkadığı tertemiz kabristanı koynuna alıveren güzel köyler
Bu millet bu köyleri ve köylüleri ile mayalamış ki ,bu toprakları, bu mayanın tutması ile
‘’Anadolu ‘’diye söylenir olmuş bu coğrafya .küçük obalarla, üç beş evden oluşan
mezralarla ve köylerde çalınmış her karış toprağına Anadolu mayası,
Köyler ilmek ilmek Orta Asya dan gelirken getirdiği değerleri ,örf adetleri,
Türk ve İslam kültürünü ,Ak Sakallı Bilgeleri Kolonizatör Türk Dervişleri ,Erenleri, Ermişleri ile bir
dantel gibi işlemiş bu kadim topraklara asırları asan bu vetirenin sonunda Anadolu
mayasının tılsımı sayesinde bizim olmuş bu topraklar
,bu topraklar üzerinde bin yıla yaklaşan tarihimiz, hikayemiz Anadolu'nun bu mayayı
tuttuğunu göstermez mi ?
Öyle uzun bir hikayedir ki içinde nice masalları,destanları,ağıtları,yasları,şarkıları,türküleri,romanları,hikayeleri var.
Yazılı kanunların olmadığı dönemlerde bile Orta Asya dan gelen geleneklerle, örflerle ,adetlerle
obaların köylerin, mezraların, meseleleri kendi içlerinde bilgelere danışma,
aksakallar marifetiyle ,yaşlılar, bilgeler vasıtasıyla kurallar manzumesi oluşturduklarını, yönetildiklerini de biliyoruz.
Sonraları konar göçerlikten yerleşik hayata geçişle birlikte köy teşekkülleriyle
muhtarlıklar oluşmuş ,bu gelenek ihtiyar heyeti şekliyle devam etmiştir.
Köy ,ihtiyaçlarının yerinden çözümü esas alan ihtilafları karakola düşmeden ,
savcıya hakime boyun eğmeden halledebilen irade kullanan bir kadim müessese idi.
Bunun ötesinde köy bir aidiyet ve müessese yönüyle şimdilerde hızla unutulan ve
’ yurdum insanı’ aşağılaması ile burun kıvrılan güzel hasletlerin ,meziyetlerin,
doğruluğun ,dürüstlüğün ,yardımseverliğin, misafirperverliğin ,büyüklere saygı ,
küçüklere sevginin kendiliğinden öğrenildiği ve öğretildiği bir tür sosyal organizasyondu
Yeni kanunun yayımlandığını duyduk .2012 yılında -14 ilde büyükşehir belediyesi ve
27 ilçenin kurulması ile alakalı. Eh memleket modernleşiyor ’Büyük şehirleşiyor’ dedik,
Kanunun içeriğinde, Büyükşehir Belediyesi kurulan ilçelerin mülki sınırları içinde yer alan
köylerin tüzel kişiliği kaldırılmış köyler mahalle olarak bağlı oldukları ilçenin
belediyesine bağlanmıştır .Daha önceki büyükşehir yasasıda dikkate alındığında bu yasa ile ülke geneli 34283 köyümüzden 16082’i ile,1591 belde belediyesi tüzel kişiliği de mahalle oldu. Gündeme gelecek olan bütünleşik şehir tasarısı yasalaşırsa kalan köylerin tamamı da bu uygulamadan etkilenecek gibi,
İlçelere bağlanınca, köyün tüzel kişiliği kalkıyor, bütçesi ve bohçası kaldırılıyor ,
temsil ehliyeti kalmıyor köy ismi terminolojiden kalkıyor,
yeni mahalleler de, içme suyu ve kullanma suyu için alınacak ücret 5 yıl süreyle en
düşük tarifenin ¼ geçmeyecek ,5 yıl sonra başlayacak imar ile ilgili ruhsat ve harçlar,
emlak vergisi ,çevre temizlik vergisi, işyeri açma ve çalışma ruhsat alımı gibi
ilçelere özgü mali uygulamalar ,külfetler de bir hayli hayatımıza girmiş olacak,
Okula yeni başlayan çocuklar artık, köyünü köy olarak değil ilçenin su mahallesi
Bu mahallesi olarak tanıyacaklar
İçinde köy gecen şarkılar, öyküler ,hikayeler, romanlar ,her ne varsa artık onların olmayacak
Kahır ekseriyetinin köy bulguru ,köy tarhanası ile büyümüş yada bir şekilde
köyle alakalı olduklarını bildiğim milli iradenin bu madde kabul edilirken ne
hissettiklerini doğrusu çok merak etmekteyim.
Yüce iradeye ‘elbet bir şey diyecek halimiz yok asıllar olarak vekaleti verdiğimize
göre Vekillerimizin İradesine boynumuz kıldan ince ille de köyler şehir, köylülerde
şehirli olacaksa en azından farklı bir anlayışla bu gerçekleşebilirdi.
Gerçi bu kadar akıl yürütmese bile yüce meclisin iradesine saygısızlık sayılır mı bilemem ama
Ziya Paşanın ‘idraki mali bu küçük akla gerekmez ‘öğüdünü de hatırlarım .
Köylerle ilgili bu düzenlemenin ve reformun tek tesellisi artık
şairlerin ,köyler ,köylüler ve köy türküleri karsısındaki utanmasını ,mahcubiyetlerini
belki sona erdiriyor olmasıdır.
Şair Bedri Rahmi,
‘‘Ah bu türküler ,türkülerimiz
Ana sütü gibi candan, ana sütü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ yayla ,yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz…’’
Der köy türküleri karsısında bir sair olarak duyduğu acziyeti ve mahcubiyetide söyle ifade eder
Şairim
‘’Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım’’
Artık şairlerin kendilerini utandıracak mahcup edecek köy türkülerimiz olmayacak Velhasıl
İvrizinde alabalık yediğimiz ,soğuk sularında dolaştığımız,Bey köyünde ekin ,karpuz tarlalarında gezindiğimiz,Belceağacında kirazlarını yediğimiz, Hortusunda rüzgarından serinlediğimiz, Akhüyüğünde kükürtlü sularında gezindiğimiz, Meliceğinde koyun yoğurtlarını yediğimiz,,,Kızıl gediğinde ormanında gezindiğimiz, Oymalısında yer altı şehirlerinde dolaştığımız köylerimiz ,Bastırığında, Türkmeninde, Anbarında,koyun güttüğümüz Tontunda üzümler yediğimiz Yaylalarından ciçek ballarını tükettiğimiz
mis gibi insan kokan,toprak kokan köylerimiz .