Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 58. maddesinde, devletin gençleri cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bu madde, sadece geleneksel anlamda eğitim ve öğretimle ilgili sorumlulukları kapsamakla kalmaz, aynı zamanda toplumun değişen dinamiklerine paralel olarak yeni tehditlere karşı da gençleri koruma yükümlülüğünü getirir.
Türk gençliği bugün maalesef pek çok tehdit ve tehlike ile karşı karşıya. Bu tehditlerin başında ise dijital bağımlılık yer alıyor.
Teknolojinin hayatımızın her alanına hızla entegre olması, bilgiye ulaşmanın kolaylaşması, dijital platformların sunduğu imkanlar bir yandan gençlere büyük fırsatlar sunarken, diğer yandan onları farklı türdeki tehlikelerle karşı karşıya bırakıyor. Gençler, dijital dünyanın sunduğu oyunlar, sosyal medya, video platformları gibi çeşitli içeriklerle daha fazla vakit geçiriyorlar ve bu da onların zihinsel gelişimlerini, sosyal ilişkilerini ve hatta fiziksel sağlıklarını dahi olumsuz etkileyebiliyor.
Dijital bağımlılık, gençlerin yalnızca gerçek dünyadan kopmalarına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda onları bilgi kirliliği, siber zorbalık, sahte kimlikler ve aldatıcı içeriklere karşı savunmasız hale getiriyor. Diğer taraftan dijital ortamlarda geçirilen uzun saatler, uyku düzeninin bozulmasına, fiziksel hareketsizliğe ve dolayısıyla obezite gibi sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Bununla birlikte, sosyal medyada geçirilen zamanın artması, gerçek dünyadaki sosyal becerilerin zayıflamasına yol açabiliyor. Yüz yüze iletişim becerileri, empati ve duygusal zekâ gelişimi, dijital dünyada takılmakla sınırlı kalabiliyor. Belki de meselenin en kötü tarafı dijital mecralarda geçirilen zaman aile ilişkilerinden çalınıyor, aile içi iletişim ve ilişkiler azalıyor, aile ilişkileri zayıflıyor.
Dijital mecralardan dolayı azalan aile içi iletişimin ve ilişkilerin zayıflaması maalesef bugün başka başka tehditleri ortaya çıkarıyor. Bu konu bir başka yazının meselesi olsun. Burada asıl üzerinde durmak istediğim mesele ise gençlerin dijitalleşme dünyasından olumsuz yönde etkilenmesinin bir milli beka meselesi olarak görülmesidir.
Devletin bu noktada devreye girmesi, sadece okul çağındaki gençleri cehaletten korumakla sınırlı değildir. Teknolojik bağımlılığın gençlerin zihinsel sağlığına etkileri de göz önünde bulundurularak, okullarda dijital okuryazarlık derslerinin ve teknolojiyi bilinçli kullanma alışkanlıklarının geliştirilmesi gerekmektedir. Dijital dünyayı doğru kullanabilen bir nesil, bilgiye daha kolay ulaşırken, aynı zamanda manipülasyonlardan, kötü alışkanlıklardan ve tehlikeli içeriklerden de korunabilir.
Eğitim kurumları, gençlerin dijital dünyada daha sağlıklı bir şekilde varlık gösterebilmeleri için onlara rehberlik etmelidir. Bu, dijital bağımlılıkla mücadele etmeyi, ekran süresi yönetimi, çevrimiçi güvenlik ve doğru bilgiye ulaşma gibi becerilerle gençleri donatmayı içerir. Ayrıca, gençlerin boş zamanlarını daha verimli geçirebilmeleri adına spor, kültür ve sanat faaliyetlerinin artırılması, onları sanal dünyanın dar sınırlarından çıkarmaya yönelik etkili bir yol olacaktır.
Toplumsal Bir Sorumluluk
Gençleri cehaletten koruma sorumluluğu sadece devletin değil, ailelerin, öğretmenlerin ve toplumu oluşturan her bireyin ortak görevidir. Aileler, çocuklarının dijital alışkanlıklarını kontrol etmenin ötesinde, onlara sağlıklı dijital kullanım alışkanlıkları kazandırmak için bir rol model olmalıdır. Eğitimciler de sadece ders anlatmakla kalmamalı, aynı zamanda öğrencilerin teknolojiyle olan ilişkilerini anlamalı ve onlara doğru yönlendirmeler yapmalıdır.
Dijital bağımlılıkla mücadele, yalnızca bir jenerasyonun sorunu değil, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren, geniş bir vizyon gerektiren bir meseledir. Devletin, Anayasa'dan doğan sorumluluğu çerçevesinde, gençleri cehaletten korumak için önlemler alırken, dijital dünyadaki tehlikeleri de göz ardı etmemesi, onları bilinçli, sağlıklı bir dijital kullanıcı olarak yetiştirmeye yönelik politikalar üretmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, dijital bağımlılık, Türk gençliğinin en büyük cehaletlerinden biri haline gelmiştir. Devletin, gençleri bu tehlikelerden koruyabilmesi için eğitim sisteminin yanı sıra, dijital dünyanın olumsuz etkilerine karşı da bilinçli bir toplum oluşturma yolunda adımlar atması önemlidir. Bu adımı devletten bekler sorumlu vatandaşlar olarak bizlerde konuya dair hassas ve bilinçli hareket etmeliyiz. Gençlerin sağlıklı, bilinçli ve bilgiye dayalı bir gelecek inşa etmeleri için dijital dünyada sağlıklı bir denge kurmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Rabia Aslıhan TÜRKMEN
Siyaset Bilimi Uzmanı-Sosyolog