Mustafa Özyıldız
EREĞLİ VE YEREL YÖNETİMLER
Yerel nitelikli kamu hizmetlerinin bir kısmını yapan belediyeler ile bu hizmetlerden faydalanan hemşerilerin ilişkileri, yerel demokrasilerin odak noktasını teşkil etmektedir. Belediye yönetiminin bir kısmını hemşerilerinin oyları ile seçilen Belediye Başkanı ve meclis üyeleri, diğer bir kısmını da belediyenin kadrolu memur ve işçileri oluşturmaktadır. Ülkemizde belediye yönetiminde mevzuatta ve fiiliyatta güçlü başkan anlayışı hâkimdir. Belediyelerin başarısı teknik kadro kadar halka yakın ve halkla iç içe olabilmeyi başarmakla sonuç alınabilir. Belediye yönetimi "siyaset" yapmaktan ziyade "riyaset" yapmaya yakın olmalıdır.( Kişiye güç ve itibar kazandıran, başkanlık anlamında bir terim)
Bu iki terim birbirine yakın olmakla beraber aralarında önemli farklar da vardır.
Devletin ve belediyelerin varlık sebebi vatandaşların ve hemşerilerin ihtiyaçlarını karşılamaktır. İhtiyaçların neler olduğu, nasıl ve hangi kaynaklarla karşılanacağı siyasetin ve ekonominin cevap aradığı konulardır. Tüm kamu hizmetleri hemşerilere adalet, eşitlik, verimlilik ve tarafsızlık içinde sunulmalıdır. Aslında belediyelerin başarısı yapılan hizmetler kadar bu ilkelere uyulmasına da bağlıdır.
Hemşerinin, belediyenin, belediyelerin sunduğu hizmetlerden pasif bir biçimde yararlanan kişi olmaktan çok kamu hizmetlerinin her alanında söz söyleme yetkisi olan ve yönetimi etkileyebilen aktif biri haline gelmesi batı ülkelerinde de tartışılmaktadır. Bu husus, bir kültür meselesidir. Bizim kültürümüzde her hususu yukarıdan (tepeden) beklemek hâkimdir. Unutulmamalı ki, devlet bile halkın ürettiği kaynaklarla kendini devam ettirebilir. Olmayanı yaratmak ancak Allah'a mahsustur. Bu sebeple yönetici, meşru zeminde milletin kaynaklarını rasyonel bir şekilde kullanmalıdır. Zaten başarı da burada saklıdır.
Belediye ile devlet, teknokratla siyaset adamı hedefleri gerçekleştirmek için işbirliği ve uyum içerisinde olduğu takdirde ülke ciddi bir mesafe alır. Bu konuda sıkıntıların nedeni devlet-vatandaş, belediye-hemşeri arasındaki güven bunalımıdır. Güven bunalımı temelde bir zihniyet problemidir. Hemşerilerinin çıkarı olmadan belediyenin çıkarı olamaz. Ülkemizdeki sıkıntıların temeli güven bunalımıdır. Bir diğer problem, yozlaşmadır. Değerlerin aşınması, çıkarcılığın ön plana geçmesi, haksız iş yapan ve yaptıranların yüzlerinin kızarmaması çağımızın en büyük hastalıklarıdır. Bir diğer problem, kamu yönetimi işleyişinde verimlilik problemidir. Kamu çalışanlarının tutum ve çalışmaları hemşeriler üzerinde etkilidir. Bu bakımdan personel rejiminde aksaklıklar kamu hizmetlerini de olumsuz yönde etkiler. Hâlbuki belediyelerdeki personel rejimini hükümetler tespit etmektedir. Belediye personelinin halkla ilişkilerdeki olumsuz imajı kurum içinde hizipleşmelerin vb. sorunların yükünü bazı yerlerde başkanlar çekmekte bazende kendileri buna bizatihi sebebiyet vermekteler. Belediyelerde verimsizliğin bir sebebi de rasyonel bir düzenin kurulmamasıdır
Sonuçta belediyeler kamu hizmetinin verildiği yerlerdir. Kamu hizmetinde süreklilik esastır ve kurumsallık ve denetim önemlidir. Ankara da Üniversitede yapılan Bir akademik çalışma 50 yıldır yaşadığımızı sanki özetler durumda; Bu çalışma da mahalli idareler meclis üyelerinin meslek grupları içinde mütahhit oranına bakılmış ülke geneline teşmil edilen bu oran %55 civarında çıkmıştır. Belediye meclisi üyeleri seçilirken çoğu parti açık davranmıyor meclis üyeleri aday seçimini hangi kritere göre yapıyor ? sonuçta imar durumu değişikliği kararı mecliste ona geliyor .Kurda sürüyü emanet etmek gibi bir şey bu.
Pek çok şehirde olduğu gibi Ereğlide de ‘kentsel saçılma ‘sorunu yaşanıyor, köy nüfusunun yoğun ereğliye göçü ,bağ, bahçelerin kuruması merkezde yeni konut alanları yarattı. Bunun yanı sıra deprem bölgesi ve Suriyelilerin gelişi ile kentin aslında kaplayabileceği alandan çok daha fazlasına dağınık biçimde sıçramalarla yayılması ve kontrolden çıkması sonucunu doğurdu.
Tarım alanları hızlıca imara açılıyor, nerede o eski bağlar bahçeler arklar, akarlar şehir artık bir beton denizinin içinde yüzüyor. Kent merkezi hava ve egzoz kirliliği ,otopark ve trafik keşmekeşinin çözümsüzlüğü içinde.
Şehir planlama gelecek öngörüsüdür ve 50 yıllık perspektif verir. Bir şehri planlarken üst ölçek planlarının yapılması ve bu plana riayet önemli planlama uygulaması daha çok plan tadilatı şekline dönmüş durumda ,makrodan mikro ölçeğe gitme, kademeli birliktelik esas olacak iken mikro yapıdan makroya gidiş yaygınlaştı bu da hedeflere ulaşılmasını zorlaştırdı. Yarım asırdır hızla artan köyden kente göçle birlikte konut üretimi artık bir yatırım aracı haline dönüştü. yerel siyaset kent planlamalarında ülke geneli büyük öncelik değişikliklerine kapı araladı ve Ereğli’de bundan nasibini aldı.
Belediyecilikte büyükşehir belediye meclisi kompozisyonları çok önemli
Seçmen yönüyle yerel yönetimlere belediye meclisi nasıl şekilleniyor, meclise kimler giriyor? partilere bunları sormak lazım belediye başkanı önemli bir figür ama son tahlilde belediye meclisi karar alıyor. Belediyecilikte ekip işi, kurumsal yapı ve belediye meclis dağılımı sonucu etkiler. Mazide Ali Talip Özdemir ve Kenan Akpınar dönemleri yerel ve altyapı hizmetlerinin önceliklenmesi yönüyle örnek alınacak dönemlerdir.
Belediye başkan adayları her seçim öncesi tartışılıyor, görünen belediyede kurumsal yapı 35 yıldır geriye gidiş yönündedir. belediyenin altyapı ve diğer önceliklere yönelmek yerine popülist davranılıp yöneticilerce issizlere iş kapısı gibi düşünülmesi bugünlere gelişin temel sebebidir. Bir kişinin değişimi ,etkisi Ereğli’de her şeyi değiştirebilir mi? tarihsel olarak 1940-50 Ereğlisi ve Rasim Erel dışında bunun kentte başka bir örneği olamamıştır. Benim gözlemim son 8 seçim dönemidir halkın bu beklentiyle motive olduğu gerçeğidir. Kardemir (Karabük) Eskişehir (Sarar Grubu) örneklerinde olduğu gibi memleketimizde döneminin Türkiye de entegre en büyük tesis olan Sümerbank dokuma fabrikasından neden yerli bir büyük holding ve yatırımcı grubu ve büyük bir tesis çıkartılamamıştır. Ereğli de dönem dönem pek çok ortaklı iş, oluşum, yatırım gayretleri olmuştur, çabalar gösterilmiştir ama nafile kalmıştır.1960 yılında Almanya’daki Ereğlili işçiler ve elma yetiştiricilerince kurulan çok ortaklı ERSU örneği, yerel yönetimce işletilen tuğla ve şişeleme tesisleri ile Eti bisküvi, Birsa, Doğa Hastanesi, Sümerbank’ın özelleştirilmesi sürecindeki yerli girişim başarısızlıklarına hangi etmenler sebep oldu? ERSU girişimi ve Ereğlililerce kurulan ETİ bisküvi neden kısa sürede Ereğlilerin elinden çıktı. Anadolu Birlik Holding – Panko Birlik içerisinde Ereğlili çiftçilerin payı bulunmakla birlikte holding yönetimi ikna edilip üretim yapan bir fabrika sekliyle TORKU yatırımları neden Ereğli’ye bir şekil kanalize edilememiştir?
Şehirde sanayileşme ile ilgili en önemli eksik kanımca GÜVEN DUYGUSU eksikliğidir. Güven duygusu iş hayatında kültürel ,sosyal, ekonomik ve beşeri ilişkiler temelinde bulunan harçtır. Başka insanlara beslenecek güven duygusunun temelinde insanın kendine güveni yatar. Kendine güvenemeyen insan başkalarına güvenemez. Kendisi güvenilir olamayanda başkasını güvenilir bulamaz,
Güven duygusunda 3 boyut şudur:
Kendine güven duymak,
Güvenilir olmak,
Başkalarına güven duymak.
Bekdik, Karacadağlı, Yörük, Kakcı, Ayrancılı ,Doğulu, Göçmen yönüyle yapılan mikro Milliyetcilik hemşerilerimizin bugün güven duygusu eksikliğinin bir tezahürüdür. Kent kültüründen uzaklaşma ve taşra mantığı her alanda kayıkçı kavgası kültürünün ağır basması sonucunu bugün getirmiştir. Buda kente enerji kaybettirmekte siyasette ,özel girişimcilikte, yerel yönetimlerde kurumsallıktan uzaklaşılmasına sebebiyet vermekte ve Şehrin bayındırlık yönüyle eksiklerine bakışı başarılı başarısız kriterlerinin oluşturulması ve değerlendirilmesini maalesef engelleyebilmektedir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.